Hadi alkışlayın! Biliyorum hâlâ biraz safım.



Didem Madak…

kendisine bir sıfat bulmaya çalıştım önce; çiçekli şiirlerin kadını, annesinin terliklerinde bıraktığı boşluğu okşayan şair, ah’lar ederek acıyı tarif eden kadın.. Ve bir sürü güzel sıfat. Hiçbiri onu tam olarak anlatamaz dedim sonra. Sıfatla başlamaktan vazgeçip kendi adıyla başladım yazıma. “Didem madak.”
"güçlü bir el silkeledi beni sonra
sanırım bu tanrının eliydi,
sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan,
çok şey görmüşüm gibi,
ve çok şey geçmiş gibi başımdan
ah dedim sonra,
ah!"

Bazen  “olanlar oldu tanrım, bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!” diyecek kadar savunmasız bir çocuk. Bazen şiirleri “Kazanlar dolusu çorba kaynatsam sanki artık kimse mutsuz olmayacaktı” dizesindeki gibi yoğun ve hüzünlü kadınlık kokan bir şair… Şiirleri az sonra ölecekmiş gibi yazılmış samimi itiraflarla dolu. kendisi de böyle söylüyor zaten. “Çoğunlukla sanki az sonra ölecekmişim gibi paniğe kapılıyorum yazarken.” Diyor.

“kimi gün öylesine yalnızdım
derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
annem
ki beyaz bir kadındır.
ölüsünü şiirle yıkadım.
bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.”

Şiirlerinde acının en doğal ve en yalın hali vardır. Süslü kelimelere sığınmamıştır onu anlatmak için. Kendiyle konuşur gibi bahseder acıdan ve siz de en derinden hissedersiniz. Son olarak: kendisini okuyun, anlayın ve sevin.

“Ağlamıştık 
Boyalarımız aktıkça ferahlamıştık hatırla 
Gözyaşlarımız simsiyahtı 
Sanırdım 
Yanağımın sıcağına göç ediyor kırlangıçlar 
Beni anla. 
Geçti ömrüm iklimden iklime 
Yuva yaptım kaç paket cigaranın bacasına 
Yorgunum, kahvem çamur gibi 
Batmaya da razıyım, artık beni anla 
Yeter ki sen beni 
Hiç yazamayacağım bir romanın kollarına atma.”




-boylebuyurdudilan

Yorumlar

Popüler Yayınlar